Türkiye'de 80'li yıllardan itibaren yaygınlaşmaya başlayan grup müziği yönelimi içinde hatırı sayılır bir dinleyici kitlesi edinmiş olan Atmosfer, Mustafa Dönmez, Fahrettin Aykut ve Mustafa Oğuş'tan oluşan ilk kadrosuyla çoğunlukla kuzey cazının ve caz rock'un izini sürdü. Atmosfer bu kadroyla 1989'da Erkin Koray ile aynı sahneyi paylaştıkları tarihi Moda sineması, Fenerbahçe Parkı ve Taksim meydanı konserleri ile unutulmazlar arasına girdi.
2005 yılında ise Mustafa Dönmez tarafından yeni bir kadro ile oluşturuldu. Yepyeni Atmosfer'de Mustafa Dönmez gitar, gitar synth, perdesiz gitar ve tarı, Sertaç Tunguç elektrik ve perdesiz bas ile klavyeyi, Bilge Candan vurmalı çalgıları seslendiriyor.
Yenilenen, genişleyen ama çok kısa süre bir arada çalabilen ikinci dönem kadrosuyla "daha görmediğin yerler gitmediğin kıtalar var" hatırlatması ışığında cazı algılayan Atmosfer ilerleyen zamanda Mustafa Dönmez'in içsel yolculuklarının yansıması olan besteler ile free ve caz funk sularında deneysel bir dalga olan M-base etkilerine yöneldi.
Türkiye'nin ilk caz-rock, fusion topluluğu olan Atmosfer'i 1986 yılında kuran Mustafa Dönmez, topluluğun ilk albümü "Ağaçların Öyküsü"nü 20 yıllık bekleyişin ardından nihayet 2007'de yayınlamıştı.
Tamamı Mustafa Dönmez'e ait beste ve düzenlemelerden oluşan Ağaçların Öyküsü, Zaman Geçer Sevgi Kalır ve Anahtar'daki Mustafa Dönmez lead vokalleri dışında 10 parçalık bir enstrümantal albüm. Dönmez'in astral gezintilerinin sevgi, inanç, yer yer hayalgücü ve kırıklığı duraklarındaki molalarıyla şekillendiği "Ağaçların Öyküsü" Atmosfer'in teknik ustalık ve derinliğini özleyenler ve bununla tanışmak isteyenler için de iyi bir fırsat oldu.
Usta müzisyen yayınladığı ikinci albümü için neyse ki bir 20 yıl daha beklemedi ve "Gizemli Yolculuk", A.K. Müzik etiketiyle 2009 sona ermeden müzikseverlerin beğenisine sunuldu.
Mustafa Dönmez gitarcı, besteci ve ‘yılların hocası’ kimlikleriyle özellikle kuzey cazı ve caz rock dinleyicilerinin uzun yıllardır bildiği ve müzikal adımlarını merak ettiği bir isim. "Ağaçların Öyküsü" ile söz konusu kitleyi genişleten ve basının yoğun ilgisini çeken Dönmez bu ilk solo albümüyle teknik ustalığının olduğu kadar tematik derinliğinin altını bir kez daha çiziyor.
Atmosfer'den aşina olduğumuz astral doğaçlamalarının peşini "Gizemli Yolculuk"ta da bırakmayan sanatçı için bu albüm; yaşadığı iyi ve kötü, öğrendiği, sevdiği, sevmediği her şeyin bileşkesini sunuyor. Bununla beraber çok özel bir anlamı daha var: Mustafa Dönmez, "Gizemli Yolculuk"un kaydına Tanju Duru ile başlayıp süreci Duru'suz tamamlamak zorunda kaldı. Bu nedenle de albüme ismini veren parçayı Tanju Duru'ya ithaf ediyor. Ve sözcüklerin yerini müziğin aldığı "Gizemli Yolculuk"una herkesi davet ediyor. Çünkü o "Yaşadığım topraklar üzerinde kimseyi dışlamadan her insanın hüznünü ve sevincini yansıtmak istedim. Benim kafamda Jimi Hendrix, Âşık Mahzuni, Neşet Ertaş, Âşık Veysel, Jan Garbarek, Miles Davis; hepsi birdir. Sevgiyi anlatan herkes aynı şeyi söylüyor sonuçta" derken, içtenliğini koruyabilen bir kaç müzisyenden biri.